25 Haziran 2013 Salı

Kuşadası Deniz Sefası

Minik Balığım yaaa. Tuzlu su gözlerini yakıyor:(((( Ama denizin keyfini tam anlamıyla çıkarıyoruzzzz....





Kumda keyifli saatler...


Deniz suyu ile ilk tanışma. İlk tepkiler.Tamamen tepkisizlikler de diyebiliriz. Sadece şaşkın şaşkın etrafına baktı. Ağlama, sızlama yok. 


Yıllardır kullanılmamış olan simit... Arda kaptanlık denemeleri... Ama karada:)



Ya bu kum ne kadar eğlenceli.....:)))))) eline alınca bissürü bissürü saçılıyo etrafa:)


Sonunda ben de yetişkinler gibi ayakta durabildim. Bu direği bırakmamam lazım:)

Götür beni dayıcım götür. Koşalım, eğlenelim, dans edelim..
Dayımızın tabiriyle 'takılalım....'


suda yüzmek kadar yürümek de eğlenceli... Ah bir de kendi başıma koşabilsem:)

Tutma beni Günay abi. Dalıcam suya..

22 Haziran 2013 Cumartesi

Yolculuk sıkıntıları

Canım bebeğim. 12 Haziran Çarşamba günü yola çıktık. Bursa'ya giderken, Orhangazi'de babanın müşterisi Kılıçlar'a uğradık. Seni orda çok  sevdiler. Ondan sonra da Bursa'ya dedenlere. Kalan tek büyük deden:))) Orda da kral gibi karşılandın. Hasan deden seninle saatlerce hayran hayran oynadı. 

Ertesi sabah 13'ünde Bursa'daki konsoloslukta randevumuza gittik. Pasaportunu yatırdık. İnşallah en kısa zamandan gelecek ve ilk doğumgününü Fransa'da kutlamak mümkün olacak. Konsolosluktan sonra dedenlere geri döndük. Biraz vakit geçirip çıktık. Türker abinlerle ve Zeliha Seniha ablanlarla buluştuk. Seniha ablanın işyerine gittik. Orda da seni herkes tanıyordu. 

Sonra geldik Kuşadası'na........

Fakat malesef yolda seni hastaettik. Yol boyunca hep terliydin. Hem İstanbul'dan Bursa'ya gelirken, hem de Bursa'dan Kuşadası'na gelirken. Her iki turda da kustun. ilkinde rengin de attı ama ikincisinde iyiydin. Sanırım yol tuttu dedik. Fakat Kuşadası'na gelince ateşin çıktı. Sağlık Ocağı'na gittik 38.5 ateşin vardı. Hemen bir çocuk doktoruna götürün dediler. Özel Kuşadası Hastanesi'nde Özgür Yurttaş'ı bulduk. Babanla aynı yaşta bir doktor. Muayane etti ve asıl problemin diş çıkarman olduğunu, bunun yanında ufak bir enfeksiyonun da olduğunu, umca adlı vücut direnişini artırıcı bir damla ile hallolacağını söyleyince sevindim. Ateşi çıkarsa da ibufen verin dedi. O gece ateşin çıktı. Ertesi gün yoktu. Burun akıntın da geçti fakat ertesi gün yine başladı. Sanırım tekrar üşüttük denizde. Bu sefer de doktor üç günlük düşük dozda bir antibiyotik önerdi. Adı Zitromax. Bu arada ben de faranjit oldum ve antibiyotik kullandım..

Zitromax ile iyileştin. 

9 Haziran 2013 Pazar

İşcen'lerle Haftasonu

Taksim'deki olaylar baya ciddi boyutlara tırmanmaya başladı. Cadde'ye gidip tur atalım  derken, olayların büyümesinden endişeli, bebekleri koruma işgüdüsüyle desteğimizi evden yapmaya karar verdik..

İşcen ailesi evimize hafasonu için konuk oldu. Yemek yaptık, parka çıktık eğlendik.




Nereye bakıyor bu muzurlar!




Arda Arda, Cin olmadan adam çarpma!








 Arda Arda bak bana yaaa:)



 Biz Elzara ile yemek bulaşık uğraşırken, Zafer İşcen de Taksim'de direnirken, çocuklara bakan Osman'ın son hali:)))












6 Haziran 2013 Perşembe

Evet! İkinci İnci'miz de hazıırrr!

Fotoğraflayamadım Malesef. Yerinde  durumyor.

Arda'nın uykuları ne de olsa harap oldu, artık ne yapsam boş, ne de olsa Kuşadası'na gidince daha da bozulacak deyip, haydi gezeyim dedim. Dün komşum Seyhan ile cadde'ye çıktım. Belki biraz daha dolaştırsam pusette uyurdu ama biz oturunca sanırım uyku iyice dağıldı. Arabada uyuyakalınca da Seyhan'la Zeynep Lal'i indirip, ben Arda'nın uykuya devam etmesi için 40 dakikalık bir Ataşehir turu attım.

Bugün de çok sevdiğim akademisyen arkadaşım Özge ile görüşmek üzere sözleşmiştik. Zaten olan oldu. ilk dişin arkasından hemen yeni bir diş mi geliyor? ne oluyor bilinmez ama zaten uyku düzeni harap oldu. Battı balık yan gider deyip çıktık. Kendimi biraz daha iyi dinlenmiş hissediyordum çünkü nispeten daha iyi bir gece geçirmiş, biraz daha uyuyabilmiştim..

Arda sabah uykusundan uyanınca, kahvaltısını perdenin mekanizmasının da yardımıyla ettirip hemen çıktım. Arabada mutlu mesut gitmesine şaşırmam ilk şaşkınlığım oldu. Özge'yi aldık ordan gittik caddebostan sahile. Biraz tur atıp, cafe nero'da oturduk. Oracıkta cam rendeyle rendeleyip meyvesini yedirdim. İyi yemesine de şaşırdım. Sonra pusetinde sıkılınca bizim oturduğumuz sandalyelerden birine oturttuk. Orada biraz oyalandıktan sonra hemen ayağa kalkmaya yeltendi. Yardım ettim. Kalktı ve zıplamaya başladı. Üzerindeki süpermen tişörtüyle o kadar sevimliydi ki biraz onu eğlendireyim dedim. 'Süpermen misin seeeeennnn?' deyince ağzını sonuna kadar açıp kapkahalar atıyordu ki bir de ne göreyim. İkinci inci de belirmiş. Anlaşıldı neden gece daha iyi uyuduğu ve ondan önceki birkaç gece neden uyku uyumadığı ve yemek yemediği.....

Hemen babamızı arayıp bu kutlu haberi verdik. Akşam da gidip oğluma ilk diş hediyesi olan davuldan sonra, oyun havuzu topları aldım.