25 Nisan 2013 Perşembe

Ek Gıda:(

Ek Gıda'ya başladık diye mutlu oldum. Dizi dizi fotoğraf yayınladım. Kim derdi ki ek gıda, o kadar güzel süt içen bir çocuğu sütten soğutacak. Arda memeyi bırakma noktasına geldi. Ve benim sütüm de kesilme noktasına geldi. Üzüldükçe  daha da azaldı. Bir gün Arda 3 dakika emdikten sonra sütümü sağdım ve iki göğüsten 15cc geldi. Yıkıldım...

Hemen doktoru aradım. Durumu anlattım. 'Tüh yazık olmuş, sütünüz de iyiydi' diye bir tepki gösterdi. Önce ama artık başladık ek gıdaya dedi arkasından da o zaman siz ek gıdayı kesin, süte yüklensin. bir iki hafta sonra tekrar  deneriz dedi. Arkasından eczaneyi arayıp, malt, süt yapıcı çay istedim. Marketten de tahin helvası, ve boza istedim. boza marketlerde yokmuş artık. Onun yerine eşim de fındık, badem, fıstık gibi şeyler alıp geldi.  Son zamanlarda beslenmeme ve uykuma da hiç dikkat etmemiştim. Sanırım bir sebebi de bu. Bu sebepten hemen Eren Et'i arayıp, bol bol et siparişi. Bir iki gün doping derken, üçüncü gün sütüm normale döndü. Tabi bu sefer Arda da yine gece uyanmalarına başladı. Ama artık hiç umursamıyorum. Süt içsin de bütün gece uyumamaya razıyım. Zaten ne kadar emme şansı var ki bebeğimin. Sonuna kadar kullansın.


Little Swimmer

Arda Batu'nun yüzme derslerine devam ettiğimizi yazmadığımı farkettim. 10 haftalıkken başlayan yüzme denemesi, tam bir serüvene dönüştü. Arda Batu ve annesi yüzme derslerinde muhteşem vakit geçiriyor. Gerçekten burdan kurs yöneticilerine, hocalarına, özellikle de Ayşe Nathalie hanıma çok teşekkür ederim. Aquababies'i İstanbul'a getirmekle, çok başarılı bir girişimcilik örneği sergilediğini vurgulamak isterim...

Gelelim Arda Batu'nun yüzme serüvenine. Daha 10 haftalıkken dalışa başlayan Arda, zaten bilinçsiz olarak nefesini tutabiliyordu. Ayrıca suyun üstünde kalabiliyordu sırt üstü yatırınca. Tabii tedbirliydik ve ilk deneme dersinde elbette Arda'yı bağımsız bırakmadık. Şu anda 3. kuru bitiriyoruz ve Arda'daki ilerlemeyi hayretle takip ediyorum... Meğer bebekler neler yapabiliyormuş.

Bilinçsiz nefes tutma, daha ilk kuru bitirmeden, bilinçli nefes tutmaya dönüşmüştü. 'Arda, Hazır, Başla!' Komutunu alan Arda, gözlerini kapatıp, nefesini tutmaya başlamıştı. Fakat şimdi bilin bakalım ne oldu. Artık o kadar cool takılıyor ki, gözlerini bile kapamıyor. Bazen onunla birlikte ben de dalıyorum, inanın, ben su yutuyorum ama o yutmuyor:)))) İşte mucize budur.

İlk resimde arka planda görünen bebek 'Defne'. Babasıyla yüzüyor ve babası çocuk doktoru. Bu da tek başına yüzmenin bebekler için ne kadar faydalı bir aktivite olduğunun kanıtıdır sanırım. Biz 10 haftalık başladığımızda Defne 5 aylıktı. Gözümüzün önünde o da büyüdü, tıpkı diğer bir çok bebek gibi. Babies1 ve 2 derslerine beraber katılıyorduk. Defne bizden deneyimli olduğu için komutu alınca gözünü kapatıyor ve nefesini tutuyordu. Daha ilk kurun 4. dersinde Arda'nın da bunu yapabildiğini görünce mutluluktan deliye döndüm. Banyo yaptırırken farkettim. Ne zaman 'Arda, Hazır, Başla' desem, gözünü kapatıyordu. Hayretlere kapıldık babasıyla.



Arda'nın yeteneğini sağolsunlar, Yasemin ve Ayşe Nathalie hanımlar sürekli vurgulayarak beni onurlandırıyorlar. İşte facebook sayfalarında yayınladıkları, Arda'nın yüzme serüveninden küçük bir video. Çeken Ahsen Yüksel Teyze'nin 'amanin minik balık' sözü de videoda yerini almış. Emeğine, ilgiline teşekkür ederiz Ahsen Teyzesi.

Size bu konuda ilk yazdığım yazıda, Arda henüz ellerini açıp, havuzun kenarına tutunamıyordu. Fakat 3. kurun ikinci dersinde babasıyla yüzdü ve babası dalıp, tutundurmadan çevirip oturtturmaya çalıştı. Arda zorlayıp dönmedi. önce tutundu. Ondan sonra babasının onu döndürmesine izin verdi. Çok akıllıca.

ikinci kurdan itibaren de daldırıp bırakıyoruz ve suyun yüzeyine çıkmasına yakın tutuyoruz. Yani içeride bağımsız yüzüyor... Sırt üstü yüzmelerde de harika yol katettiğini söylemeliyim. Hiç şüphem yok ki bu yaz sırtüstü bağımsız yüzebilecek... Tabi ki annesinin bıkmadan usanmadan Arda'ya her gün küveti doldurup banyo keyfi yaşatarak sarfettiği emek ve egzersizleri de eklemeliyim...

İşte Arda'nın tipik dalışlarından bir tanesi. Gördüğünüz gibi suyun üzerine kendi çıkıyor. Ben sadece daldırıyorum. Ağzından çıkan kabarcıklar da nefesini tuttuğunun, ağzına su girmesin diye dışarıya hafif nefes verdiğinin en güzel kanıtıdır herhalde.




'Anne' dedi.... 'Anne' dedi..... :)))

Arda Batu bugün 'Anne' dedi. Çok mutluyum. Rastlantı mıydı bilmiyorum ama baya baya 'anne' diye bir ses çıktı. Ayyy yaşasın. Kaç gündür çalıştırıyorum onu. Bir de 'hello' deyince elimi sıkıyor:))))) Ama anne demesi apayrı bir mutluluuk. Çoookk mutluyum...


23 Nisan 2013 Salı

Bugün 23 Nisan

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan... Çok hoşlandığım bir söz... Küçüklüğümden beri söylerim. Ve söyledikçe mutlu olurum. Fakat bu 23 Nisan'da karmaşık duygular içindeyim..

Birincisi, güzel oğlumun ilk çocuk bayramı. Ona uzun zamandır bugünü özel hatırlatacak birşeyler yapmayı, bir yerlere götürmeyi planlıyordum. Araştırdım fakat Arda'nın ilgisini çekebilecek birşey bulamadım. Çocuklar için düzenlenen aktiviteler, Arda için uygun değil. Biraz daha büyümeli diyerek, onu Florya'ya Akvaryum'a götüreyim. Balıklara baksın. Mutlu olur dedim. Babası eve geldi. Ben de kuaföre gittim. Fakat kuaförde herkes trafikten bahsediyordu. Sonra düşündüm. Florya çok uzak. Ve 23 Nisan'da herkes evde. Herkes de oraya gider. O kadar uzun süre oğluşum arabada sıkılır diye düşündüm. Babamız da aynı fikirdeymiş meğer de bozulurum diye bana söyleyememiş. Öyle olunca, klasik Bağdat Caddesi'ne gitmeye karar verdik. Kotumuzu giydik. Kravatımızı taktık, ceketimizi giydik, araba koltuğumuza oturup, cadde'nin yolunu tuttuk...



Cadde'de de güzel aktiviteler vardı. Caillou kılığına girmiş dansçılar vardı. Arda'yı arabasından çıkarıp onları seyrettirelim dedik ama ilk etapta korktu ve ağlamaya başladı. Sonradan alıştı ve biraz seyretti. Sonra ilgilenmedi.





Arkasından biz de yine 'klasik', Günaydın'a gidip yemek yedik. Arda orda enteresan bir mama sandalyesine oturdu. Normal sandalye'lere monte edilmiş enteresan birşey ve çocuk masa başında aynı bizim gibi oturuyordu:) Çok mutlu oldu. Ağzı kulaklarına kadar güldü.

 İşte Arda'nın aşık olduğu sandalye. Küçük adam oldu tam. Artık bir birey olduğunu hissettirdi. Sağa sola karizmatik pozlar verdi. Masayı talan etti. Menüden yemek seçti fln.

 




 





 Garson masaya menüyü getirince yaşadığı heyecanı tarif etmek zor. Neyse ki bol bol fotoğraf karemiz var. Buyrun size tepkiler...







 







 



 Babasıyla aynı hizada oturabiliyor. Artık kocaman adam oldu benim oğlum. Bize eşlik edebilecek yemeklerde. Evimizin neşesi, hayatımızın güneşi. İyi ki varsın tatlı oğlum..




Bu arada aşağıdaki kolajı da instagramda paylaşmıştım. sanki şöyle demiyor mu? 'Aaa çok güzel yemekler var, ama ooo çok pahalı, o zaman boşver, kuru ekmeğe talim':


Bir de içimin buruk olduğunu söylemiştim. Çünkü, her 23  Nisan dedemi arayıp 'Doğumgünün kutlu olsun dedecim', hatta annesinin ismini taşıdığım için 'Doğumgünün kutlu olsun güzel oğlum' ve 'Çocuk Bayramı'nda kutlu olsun' derdim. O da benimkini kutlardı. Bugün dedemi arayamamış olmak beni çok üzdü. Sonra Bağdat Caddesi'nde yürürken bir evin önüne ambulans gelmişti ve yaşlı bir amcayı sedyeyle ambulansa bindirmeye çalışıyorlardı. Onu görünce de dedeme benzettim ve içim cız etti. Daha önce de yazmıştım. Dedemin yeri ayrı. O çok özel biriydi.

Babannemi aradım. Halam çıktı telefona. Allahtan o çıkmış. Ona da bişey diyemedim ama o bana dedi, dedenin doğumgünü olduğu için izin aldım geldim Tokat'tan diye. Tutamadım kendimi. Onunla konuşurken sakinleştim. Sonra babannemle konuştum. O da dedenin doğumgünü bugün dedi. Biliyorum dedim. Ama söyleyemedim bişey. Dedem vefat ettikten sonra babannem de iyice kötüleşti. Tansiyonu ve şekeri sürekli oynuyor. Sürekli diyor deden beni yanına çağırıyor diye. Ben de dedem seni bizim başımıza koydu. Daha çağırmaz diyorum...

İşte bu 23 Nisan'da hissettiklerim bu kadar....

18 Nisan 2013 Perşembe

Ek gıda ve tutarsız uykular

Ek gıdaya geçtik sonunda. Arda baya baya yemek yemeye başladı. Önce temkinli yaklaştı birçok seye. Ama zamanla bir anne olarak nasıl yedirecegimj öğrendim. Posali yiyeceklerin hemen arkasından su verdim. Böylece yutması kolaylaştı. Sebze çorbasını haliyle hiç sevmedi. İkinci gün de yoğurdu sevdiği için sebze çorbasının her yudumundan sonra arkasından kasığın ucuyla yoğurt verdim. Yoğurdun tadını alıcı hevesle ağzını acıyordu ve bir sonraki çorba yudumunu da böylece yedirebiliyordum.

Yumurtayı da arkasından su ve pekmezle sorunsuz yedirebildim.

Ek gıda ile uyku sorununu da ayni anda çözerim diye umut ediyordum. İlk denemede olmasa da üçüncü ve dördüncü gecelerde Arda'yı deliksiz uyutmayı başarabildim. Fakat kalıcı olamadı.















13 Nisan 2013 Cumartesi

7 ay kontrolü ve ek gıdaya geçiş

Veeee Artık anne sütüne bağımlılığımız azalma yolunda ikinci adımları da attık. Yoğurt, ve meyve tattırıyorduk zaten. Hem onları artırıyoruz, hem de sebze çorbası, su, pekmez, yumurta, tuzsuz peynir gibi ek gıdalara başlıyoruz.

Dün ilk kez haşlanmış yumurta sarısının 4te1'ini verdim. Önce sevdi, sonra bi duraksadı, istemedi.  fakat sonra tekrar denedim ve yine yedi. Sonuçta yumurtasını bitirdi. Aferin oğluma....

Bugün de ilk kez sebze çorbası ve suyu denedi... Sebze çorbasından hiş hoşlanmadı. Haklı çocuğum ben olsam ben de hoşlanmam zaten..

Ama suyu lıkır lıkır içti. Hem de bardaktan. Çok komikti.... Fotolar eklenecek.











Benim Çizgi Film Karakterim

Arda'ya herkes bunu söylüyor. Kim görse, bir çizgi film karakterine benzetiyor fakat ismini koyamıyor. Bazıları da daha genel bir şekilde bir çizgi film karakterine benzetiyor. Ben de bu sebeple bazı kareleri çizgi film modunda çektimmm. İşte denemelerimmm.....





12 Nisan 2013 Cuma

Bahar Geldi Hoşgeldi

Arda Batu yazın sonunda doğdu. Hala sıcak olmasına rağmen, bir yaz havası yaşamadı henüz. Baharı da anne karnında geçirdiği için, annesiyle birlikte güzel bir Amerika seyahati yapmıştı ve dönüşte, tezinin düzeltmelerini bitirmek için, masa başında saatlerce oturmuştu. O yüzen Arda için nisan ayı gezme ayı, mayıs ayı da oturma ayı gibiydi. Arda da tam öyle yaptı. Tıpkı benim geçen yılki Amerika seyahatindeki enerjim gibi, Arda da nisan ayında çok enerjikti. Mayıs ayında da durgun olacağa benziyor. Bakalım. İnşallah da öyle olur...

Bahar havasını alır almaz soluğu dışarda aldık. Her zamanki gibi Caddebostan'a gittik.  Zafer'lerin evine arabayı park ettik. Yakındaki manavdan çilek ve eriklerimizi aldık. Koyulduk caddeye doğru yola... Bu arada rengarenk manavın önünde Arda Batu'nun iki karesini çekmeyi de ihmal etmedik.


Bu turun en güzel yanı da, geçen yıl hamileyken katıldığım Lale Festivali'ne bu yıl oğluşumla katılmamız oldu.
Fakat bu yıl,  Emirgan korusu yerine Göztepe parkına gittik. Sanırım bundan sonra da Emirgan korusuna gitmeyi tercih etmem. Göztepe parkındaki laleler Emirgan'ı hiç aratmıyordu....






 Şu mutluluğa bakar mısınız? Bahar mutluluğu da nedir bu diyecem ama bu mutluluk tamamen benim kadrajın arkasında yaptığım şebek hareketlerden kaynaklanıyor. Ama eminim Bahar'ın mutluluğu da vardır. Nitekim bu Arda'nın ilk baharı, ve bu bakar rengi bir arada gördüğü ilk an...

Üstteki karede Arda'nın yüzünü, o gözlerinin kapanıklığını çok sevdim. Koymadan edemedim.

 Biri bana söylesin Allah Aşkına... O dil nasıl öyle yan dönüyor her seferinde? Nasıl bir cilve şeklidir yaaaa.... Tatlı oğlum benim...







Bu arada, o gün anladım ki Arda artık yabancılardan korkuyor. İlk başta arabasında sakin takılmasına rağmen, arabasından fotoğraf çekmek için çıkarttığımızda tahammül sınırı çabuk doldu. Adana'da dedesinin fabrikasındaki çimlere oturmayı reddetmişti. Fakat bu sefer bir itirazı olmadı. Ancak, Arda gibi maviş (Turkuaz mavisi) bir sevimli kız Arda'nın yanına gelip Arda'yla ilgilenmek için bir çığlık atınca, Arda kızdan korktu ve ondan sonra da kendine gelemedi. İşte benim bayıldığım, Arda'nın önce ilgilendiği, sonra da çığlığından korktuğu tatlı cadı...







Üstelik, bu olaydan sonra keyfi tamamen kaçtı. Yeni birini gördükçe ağlıyordu. Parkta Arda'yı kucakta taşımak  zorunda kaldık ve yatırdığımızda da yüzü dışa dönük pozisyonda yeni birini görünce hep içlendi. Biz de pusetini kendimize doğru çevirdik. bizi görünce sakinleşti.