31 Ocak 2013 Perşembe

Tam 1 Yıl Önce!

Bugün benim için muhteşem bir gün! Bebeğim bu akşam ilk kez kahkahalar atarak güldü. Çok eğlendik. İnanılmazdı. Deli gibi kahkaha atıyordu. Karnı hop hop hopluyordu.... Sonra biraz huysuzlandı. Memesini emdi. Uyudu....

Bir ara öksürdü. Gidip kontrol ettim. Keyfi yerindeydi. Elimi göğsünün üstüne koydum. Nefes alıp almadığını kontrol ettim. Sonra da bu mucizeye hayret ettim....

Sonra birden ilk kalp atışlarını duyduğum an aklıma geldi. Bu tam olarak 27 Ocak 2012, yani bundan 1 yıl 4 gün önceydi. Bebeğim o zaman 8.02 mm'ydi. O zaman hayatımın en mucizevi gününün o olduğunu düşünmüştüm. Hemen içime oğlum olacağı doğmuştu. Arda ismi de direk aklıma çakılmıştı. Daha sonra da en mucizevi günün o yumuk elli, minik burunlu, pamuk kadar yumuşak varlığı bana ilk verdikleri an.... Daha da mucizevi birşey olamaz diye düşünüyordum. 



 Annesinin kokusunu aldı, güvende olduğunu anladı. Sonra geri kalan tanımadığı ailesine ilk selamını çaktı!


Fakat şimdi her bir yeni gün daha da mucizevi. Bebeğimin ilk gülüşlerine mutlu olurken, şimdi kahkahalarına şahit oluyorum. Hayata olan bağım da, Allah'a olan inancım da giderek artıyor. Bir zamanlar 2 mm ile başlayan bu yolculuk, şimdi 67,5 cm ve giderek büyüyüor. Giderek beni daha çok algılıyor, daha çok bağlanıyor annesine ve babasına. Kucağıma alınca elimi tutuyor, yanağımla oynuyor... Hatta şimdi dişleri kabardığı için her fırsatta yanağımı, çenemi ısırıp dişlerini kaşıyor....

Tam bir yıl önce bu saatlerde çok heyecanlıydım. Çünkü yarın sabah 4 yıl boyunca mücadele ettiğim, uykusuz kalarak gecelerce çalıştığım, doktora tezimin savunması vardı. Nottingham'daydım. Elimi karnıma attım. Bebeğimi sevdim. Birlikte doktor olucaz dedim. Sabah heyecanla kalktım. Miğde bulantıları içinde kahvaltımı zor da olsa ettim. Yola koyuldum. Hala birşeyler okuyomaya çalışırken, arkadaşım Aikande Kwayu kağıtları elimden aldı. Derken odaya çağrıldım. Maraton başladı. Arka arkaya gelen sorularla kendime geldim. Gerçekten hakettiğime inandım. Zaten beni destekleyen bir mucize vardı. O mutsuz olmama, başarısızlığa izin vermez dedim. 

3 ay düzeltmeyi halihazırda beklerken, 1 ay düzeltme yeter denildi. Tebrikler! doktor oldunuz. Meltem Hoca odadan çıktı, Annemi gördü. Tanıştırdım. 'Tebrikler, Kızınız doktor oldu dedi. Arkadan bölümden tebrikler, kutlamalar... Tüm bunlar olurken ben niyeyse hala karnımdaki mucizeye seviniyordum. Hemen eve gelip, bebeğimin günlüğüne bunu ekledim. Doktor olduk! 1 Şubat!

Fakat 1 Şubat'ın benim için başka bir anlamı daha var. Eşimle çıkmaya başladığmız gün.... Eşim bunu muhtemelen yine hatırlamayacak, kutlamayacak. Fakat bu kez üzülmüycem... Erkektir deyip geçicem. Umursamıycam. Çünkü mucizem var. Çünkü 1 Şubat şimdi benim için deli gibi bebeğime alışveriş yaptığım gün. Okuldaki kutlamaların ardından alışveriş merkezine koşturduğum, kız mı erkek mi bilmediğim halde, erkek bebek  reyonundan çıkamadığım gün. Anne ya bu bebek erkek derken, amaaan ne olursa olsun demememe rağmen, erkek olduğuna emin olduğumu ilk kez gerçekten farkettiğim gün. Annem ne kadar da hem kız hem erkek bebeğe uyabilecek birşeyler al diye ısrar ettiyse de, tam erkek bebek için denilebilecek kıyafetleri ısrarla aldığım gün... Daha ne olsun. 1 Şubat gercekten önemli bir gün, ve şu an 1 Şubat'a tam olarak 6 dakika var. 



Hastalık Durumları

Hastalığımız geçti sayılır. Ancak ufak tefek öksürmeler hala var. Ve havaya hala devam ediyoruz...

Bu arada pazartesi günü özel göztepede metin beye kontrole gittik. İyileşmiş olduğunu ve ilacı bırakmamızı söyledi. Ben de acaba ilacı bırakınca hırıltısı tekrar eder mi dedim çünkü veysi bey gelmeden önce ilacı kesersek, durumunu daha net görebileceğimizi söylemişti. Kesince de hırıltı tekrar başlamıştı. Metin bey öyle bir tavsiyede bulunmadığı için ilacı kesmedik, muayene ettiğinde de hırıltı yoktu.

Zaten pek de güvenemediğimden Salı günü Ramazan Kodakoğlu'na götürdüm. Götürmeden tabi iki seans ilacı kestim. Sabah kalktığımda metin beyin dediğinin tersine hafif de olsa bir hırıltı vardı. Ramazan bey de bunu doğruladı ve ilaca devam etmemizi tavsiye etti. Bu arada mikrobik olup olmadığını anlamak için (mikrobik olursa antibiyotik alınmalıymış), bir kan testi yapıldı. Çok şükür birşey çıkmadı. Kanı alırken Arda son derece rahattı. Ağlamadı. Hemşireler de onun bu haline güldüler. 

25 Ocak 2013 Cuma

Yeni Yeni Huylar!

Hastalığımız devam ediyor. Fakat bizi mutlu eden şeyler de oluyor arada bir...

Arda Batu yeni yeni huylar ediniyor. Bunlardan biri kucakta otururken, kendini geri doğru atması. Bir gün birlikte vakit geçirirken onu eğlendirmek için ben yaptım. Sonra hoşuna gitti, kendi kendini atmaya başladı. Dayısı gelince de onunla oynamaya çalıştı. Dayısı ne kadar da tutmaya çalışsa, hemen kendini arkaya atıyordu...İşte küçük bir kare:

Sonra ayağını şut çeker gibi sallaması,  diğer bir yeni huyu. Çok güldürüyor bizi bu hareketine. Futbolcu mu olacak acaba bu çocuk diyor babannesi....

Ben de cevap olarak dedim ki, doktor olunca, doktor arkadaşlarıyla, haftada bir iki kez halı saha maçı yapabilir:)))

Diş buğdayında da meslek seçimini yapması için sadece doktorluğun farklı dallarını seçenek olarak sunmayı planlıyorum. Çok mu despotum. Belki evet ama ne yapayım çoookkk istiyorum. Ben bu kadar okuyacağımı bilseydim kendim doktor olurdum. Ben olamadıysam bari oğlum olsun. Yaşlanınca bize bakar:)))))




Bu arada büyüdük. Arabamızı değiştirdik.

Bu girdi 25 ocakta yazıldı. Fakat izmire gelişimiz ve hastaligimiz nedeniyle bu güne bana kaldı.







Devam Eden Bronşiyolit

Bugün yine kontrole gittik. Doktor gitmeden önce ventolini kesmemizi istedi. Bu şekilde çocuğun durumu daha net görünürmüş. Dün hırıltısı çok azalmıştı. Epey bir umutluydum. Fakat yine de arayıp yüzme kursunu iptal ettim. Tam iyileşmeden götürmeyeyim dedim.

İçime mi doğmuş ne. Doktor hala iyileşmediğini söyledi. İki hafta daha hava vermeye devam edecekmişiz. Çok canım sıkıldı.

Zaten hava vermeyince gece de çok öksürdü. Ara ara hep ağladı. Altı temiz, karnı da tok olmasına rağmen epey huysuzdu. Sabah kalktığımızda da epey hırıltısı vardı. Demek ki ilacı kesince geri dönüyor diye düşünüp, zaten iyileşmemiş olduğuna kanaat getirmiştim. Ama yine de bir umuttu. Doktor da aynı şeyi söyledi.


Bu arada internetten de araştırıyorum sürekli. Sanırım bir kez yakalanınca bronşiyolite, sürekli tekrarlayabiliyormuş. Ve üç kez tekrarlanınca astım teşhisi koyuluyormuş... Çok korkuyorum. Umarım bir an önce iyileşir oğlum ve umarım hasta olmaz...

Bu arada gazeteyle göğse bal sürme işlemini ciddiyetle yapmaya karar verdim. Çünkü daha önce yazdığım gibi faydasını görmüştüm. Ama göğsündeki kızarıklıktan dolayı çekindim yapmaya. Bir de bugün kayınvalideme söyledim. O da biz de yapardık ama sana söylemedim yapmazsın diye dedi. Tam da babannemin anlattığı gibi yapıyorlarmış. O yüzden gittim doğru düzgün bir saf bal aldım aktardan. Ve ilk kez gece yaptım. Daha önce gündüz denemiştim, ve pek uzun tutamamıştım. Ve evdeki bal da pek iyi bir bal değildi. Şimdi iyi bal ile, gece yaptım. Üç gün devam edicem. Pazartesi ve salı günleri de kontrole gidicez. Eğer iyileşmiş olursa kesinlikle bal işe yaradı demeliyim. Çünkü 7 günde çok ciddi bir yol katedemedik hava yoluyla alınan ventolin ile. Eğer 3-4 günde bu durum değişirse gerçekten işe yarıyor demektir.


23 Ocak 2013 Çarşamba

Oğlum beni sevmiyor mu?

Öncelikle bugün çok daha iyiyiz. Sesimiz hala kısık, fakat hırıltı ve öksürük azalarak devam ediyor. Keyfimiz yerinde, elimiz yüzümüz düzgün.





Gelelim asıl meseleye:

Doğumdan bir hafta sonra Acıbadem'den ev ziyaretine gelen doktorla pek iyi anlaşmış, konuşmuştuk. Eşim, benim baba olarak pek bir fonksiyonum yok. Pek elimden birşey gelmiyor demişti. Doktor hanım'da siz merak etmeyin, ilk üç ayı bir atlatın, bu sefer babaya daha düşkün olmaya başlayacak demişti. Sanırım, dediği doğruydu. Bizim oğlan pek bir babaya düşkün olmaya başladı. Babası eve gelince gözü sürekli onda. Artık birlikte banyo yapıyorlar. Benim kucağımda babasına bakması kolay da, babasının kucağında bile zar zor kafayı çevirip babasına bakıyor. gözü sürekli onu takip ediyor...

Dahası, babası ona eğilip konuştuğu zaman onun yanağını seviyor, fakat benim saçımı çekiyor:( Hatta bugün var gücüyle dudağımı yoldu. Babası zor aldı elinden beni:(((

Acaba bebek de olsa içten içe bana kızgınlık duyuyor mudur diye ciddi ciddi düşündüm bugün. Çünkü burnuna serum fizyolojikleri tüp tüp sıkan ben, şurupları zorla içiren ben, çocuğu hep ağlatıyorum. Üstelik gün boyunca da her zaman kucağımda tutamıyorum. Malum evin işleri, yemek derdi, çamaşır yıkama, ütüleme (ki çoğu Arda'nın sürekli yıkanan kıyafetleri) oluyor.

Ama oğlum, bi gün okursan bunları bil ki, senin burun tıkanıklığına sebep olan da babanın aşırı evhamı yüzünden evin sıcaklığını sürekli arttırmasıymış. Ben senin iyiliğin için sıkmak zorundayım. Burnun açılacak ki, daha rahat uyuyacaksın ve meme emeceksin...Sağlıkla büyümen için bu şart...

Ama tabi çocuk açısından bakılınca durum böyle değil. Daha ileriye gittim, 10 yıl, 20 yıl ileriye. Acaba ilişkimiz nasıl olacak. Onun için şimdi yaptığım fedakarlıkları bilecek mi? Onun benim hayatımın en değerli varlığı olduğunu aklının köşesinde hep bulunduracak mı? Yoksa, beni, düşüncelerimi beğenmeyecek mi? Birden korku düştü içime bugün....Umarım bugün içimde uyanan korku, her zaman yersiz olur...

Tabi, her koşulda, ben oğlumu çok seviyorum. O en değerli varlığım. Herşeyim, Mutluluğum...

Tabi bugün iyi şeyler de oldu. Oğlumun dayısı geldi. Onunla birlikte vakit geçirdiler. Sohbetler ettiler. Bir de dayısı eline oyuncakları verince ilk kez iki eliyle oyuncakları tuttu. Dün eline verdiğimde tutamıyordu. Birden bire nasıl tutmaya başladı şaşırdım doğrusu.  Bir kaç gün önce altını değiştirmek için poposunu kaldırdığımda da ayağını tutmuştu. Sonra bırakmadı. Her gün bu gelişimini görmek muhteşem bir şey....





Dayımızın kafasındaki şapka Z&S Bakeshop'tan..... Yakışmamış mı???:))))


Bu arada Anne-Babanne yöntemi baya işe yaradı. Hakkaten göğsüne bal sürünce Arda'nın hırıltısı epey hafifledi. Yalnız ciltte bir kızarıklık yapıyor. Ama geçici.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Arda Batu'nun Hastalığı: Son durumlar...

Canım Oğlummm!!! Hastalıkla boğuşmaya devam ediyor.... Ama geçicek, ve bi daha olmaması için bu kez çok daha dikkatli olucam...

Daha önceden de yazdığım evde hava uygulaması yapıyoruz. Bu şekilde ventolin ve Pulmicort veriyoruz nebülizatör ile. Fakat birden yine içime kurt düştü. Çünkü çocuğum hırıltısı arttı gibi geldi. Öksürüğü de devam ediyor. Evet Metin Bey'in verdiği ilaçların ciddi yan etkileri oldu. Ama sanki gerçekten balgamı söküyordu. Çünkü ağzından burnundan oluk oluk çıkıyordu çocuğun. Şu anda Peditüs'ü verirken iki kez kustu ve baya balgam çıkardı. Fakat uzun zamandır öyle birşey yok. Umarım bu iyiye işarettir, ve umarım balgam kalmamıştır anlamına geliyordur. Fakat öyleyse neden hala hırıltı var.

Bu endişelerle bugün yine Metin Bey'i aradım. Size ulaşamamıştım, acile gittik, durumu anlattık. Yan etkilerinden dolayı nebülizatör ile ventolin ve pulmicort verdiler dedim. Doğru mu yapıyoruz dedim.
Aynı  etkiyi yapar ama biz nebülizatörü genellikle astımlı çocuklara veriyoruz demez mi!. iyice kurt düştü içime. Ama başladıysanız devam edin dedi. Özellikle bi zararı olur mu filan diye sordum. Hayır olmaz dedi.

Fakat ilaçlar Arda'yı hakkaten perişan etti. Havayı en azından rahatça veriyoruz uyurken. Bir de yan etkileri olmuyor. Bu arada Metin Bey Zaditen'i de vermeye devam edin dedi. Ona peditüs da kullandığımızı söylemeyi unuttum. Belki peditüs zaten akıntı giderici görevini görüyordur. Fakat, bir arkadaşımın daha bebeği bronşiyolit olmuştu. Ona da doktor Zaditen vermiş, antibiyotikle beraber. Sanırım ben de vericem.

Bu arada annemin tecrübelerine de başvurdum. Çünkü ben küçükken hep doktorlarda gezermişim. Bütün kışı neredeyse hasta geçirirmişim. Annem dedi ki biz sende öyle hırıltı olduğunda gazetenin üzerine bal sürerdik incecik ve onu çocuğun göğsüne yapıştırdık, ve sabaha kadar öyle tutardık dedi. Sabah kalktığında bişeyin kalmazdı dedi. Bende dedim bu kadar hızlı geçiriyorsa bi deneyeyim. Ne de olsa çocuğa balı yedirmiyorsun. Ayrıca balı vücut gazete varken ne kadar çekebilir ki? Fakat eşim izin vermez diye düşünerek, gece yerine gündüz yaptım. Akşama kadar böyle tutmayı planlıyorum. bakalım bir değişiklik olacak mı? Eğer gerçekten hırıltı giderse, eşim için de büyük sürpriz olacak. Fakat anne olarak bu sırrımı paylaşmayacağım kendisiyle. Tabi inşallah işe yarar.


İşte evde hava uygulamamızdan bir kare. Uyurken çok daha rahat oluyor. Uyanmıyor da. Rahatça yapıyoruz.

Bu arada uyandığında yavaş yavaş keyfi yerine gelmeye başladı. Ama gözleri hala bulanıktı ve pek gülmüyordu. Ana kucağında biraz sallandı. Babasıyla sohbetler etti. Sonra üşüyor diye endişelenerek üzerine bir pantolon yelek geçirdim. Kucağımda biraz tuttum. Kokusunu içime çektim. Onun da annesinin kokusunu almasını istedim. Emzirmeye çalıştım. Fakat çok iştahsızdı. Zaten geçen çarşamba 9 kilo olan çocuk, cumartesi günü 8850 çıktı. Yani 5 günde 150 gram kayıp.

Sonra burnuna Serum Fizyolojik sıktım. Biraz emdi. Karnını doyurdu. 


Daha sonra baktım epey açılmaya başladı. Oyuncaklarıyla oynayıp gülücükler atmaya başladı. Bir anne için başka bir mutluluk olabilir mi? Bundan daha güzel bir huzur yoktu. Keyfim yerine gelmeye başladı. Meğer oğlumun bir gülüşü benim için ne kadar değerliymiş. Bütün modum değişti. Tekrar umutlandım. Atlatıcak en kısa zamanda benim oğlum dedim. Onun adı Arda Batu. Güçlüdür dedim. 



















19 Ocak 2013 Cumartesi

Batu'm

Canım oğlum, Senin adını Batu koyduk biz. Güçlü, kuvvetli ol diye. Ne olur bu hastalığı hemen atlat. Atlat ki annen kahrından ölmesin...

Bugün yine hastaneye gittik. İki seans daha hava verdiler ve eve  de nebülizatör alın, evde de uygulayın. Cuma günü de kontrole gelin dedi doktor. Bronşiyolit'miş hastalığın adı. Gripten sonra olurmuş. bronşitin daha ufak versiyonuymuş.Fakat, işin ilginci  Arda  Batu grip geçirmedi. Tabi burun tıkanıklığı grip sayılmazsa....

Birden fazla doktora gitmek de iyi mi kötü mü onu da bilemedim ya. Göztepe'deki Metin Bey'in verdiği ilaçları bıraktırdı doktorumuz. Zaten mutoksit balgam sökücü prospektüsünde yazılı tüm yan etkileri yaptı. Arda Batu'nun poposu pişik oldu. kaç gündür geçmiyor. Deri reaksiyonu da yan etkiler arasında var. Bir de bu bebek bu ilaçlarla haftalarca iyileşemez dedi. Zaten Arda'nın öksürüğü iyice arttı. Boğazı daha da tahriş oldu ve sesi kısıldı. Ağlarken sesi çıkmıyor yavrumun.

Zaten ilaç kullanmaya şiddetle karşı olan bir insanım. Özellikle bebeğimde bunları kullanmaya karşıyım. Ama doktor hafife alma, kullan deyince yapacak birşey yok. Bu konudaki çekincelerimi Metin Bey'e iletmeme rağmen, kullanmam konusunda ısrar etti daha kötü olabilir sonra antibiyotik kullanmak zorunda kalırsın dedi. Yapacak birşey yoktu. Ben de kullanayım dedim. Tabi kullanmadan önce kendi doktorumuza da danıştım. o da Mutoksit'i kullanmayın. gerek yok dedi. Nitekim de pişik yapan o ilaçmış.

Şu anda doktor Peditus şurup verdi. Bununla birlikte evde nebulizatör ve bol bol serum fizyolojik kullan dedi.  15 güne anca toparlanırmış.



Canım bebegim bir an önce sağlığıa kavuş. Eskisi gibi yuvarlanalım yatakta. seni gıdığından öpünce ağzını açıp gül, agı buguuu vuuu seslerini çıkar. yüzmeye devam edelim. Yine herkes oğlumun yüzüşüne hayran kalsın. 

18 Ocak 2013 Cuma

Anneliği becerememek!

Arda Batu çok hasta. Bronşit başlangıcı dedi doktor. Bunun sebebi  de muhtemelen benim. Bende bir boğaz ağrısı vardı. 15 Ocak'ta da oldukça fenaydım. Birkaç demlik ıhlamur, nane limon, tavuk suyu çorbası gibi çarelere başvurdum. Öğleden sonra tamamen kendime geldim. Atlattım zannettim. Meğersem çoktan Arda Batu'ya bulaştırmışım. O yüzden de kendimden nefret ediyorum.

Arda'nın uzun zamandır devam eden bir öksürüğü vardı. Ne zaman doktora götürsem burun tıkanıklığından diyordu doktor. Serum Fizyolojik sıkıyordum iki tüp, burnundaki tüm kirler akıyordu ve öksürüğü kesiliyordu. Akşama kadar da hiç öksürmüyordu. Akşam yatmadan sıkmayı unutursam gece yine öksürüyordu. Sıkarsam da hiç öksürmüyordu.

5 Ocak'ta kontrolü ve aşısı vardı. Gittik. Doktoru yine kulağına burnuna baktı, boğazlarına baktı, ciğerlerini dinledi. sorun yok dedi. Serum Fizyolojiği  düzenli kullanmaya devam edin dedi. Fakat bir gün baktım baya öksürüyor. 14 Ocak. Aldım götürdüm doktora kontrole. Doktor yine birşey bulamadı. Fakat takipte olmamı söyledi. Bir de ıslık sesi gibi bir ses (kendi o sesi çıkararak gösterdi) böyle bir ses duyarsan ciğerlerinde problem olabilir hemen getir dedi. 15 Ocak sabah uyandım. Doktorun tam tarif ettiği ses. Ayrıca öksürüğü de her zamanki öksürük değildi. Daha derinlerden gelen, daha sulu bir öksürüktü.

Bu kez Acıbadem'de sürekli gittiğimiz doktora hayıflanarak, sürekli tavsiye edilen Özel Göztepe'de Metin Bey'e götürdüm. Çocuğu soyarken de durumu anlattım. Tam o sırada öksürünce doktor evet derinden gelen bir öksürük dedi. Baktı, broşlarında hafif bir enfeksiyon var dedi. Hava verelim, iğne yapalım rahatlasın dedi. Sonra da 3 tane ilac yazdı. Biri öksürük şurubu Mutoksit, biri Bricanyl diye bir balgam sökücü ve diğeri de Zaditen diye akıntı giderici ve alerji önleyici bir damla. Ağla sızla aşağıya indim. Hava verildi. Resmen içim parçalandı. Yer yarılsaydı da ben içine girseydim de çocuğuma bunlar olmasaydı. O hava verilirken, çocuğumun ağzında o maskeyi görünce, kendimden iyiden iyiye nefret ettim. Evde işi gücü olmayan bir kadınım. Tek sorumluluğum çocuğuma bakmak, onu bile hakkıyla yerine getiremedim diye kahroldum ve hala oluyorum.

Bu arada doktor endişelenilecek bir durumu olmadığını, ilaçları kullanmam gerektiğini, çok ciddi bişey olmadığını söyledi. Akciğer filmi çekildi. o da temiz çıktı. Eve geldik. Keyfi yerindeydi Arda'nın. Şuruplarını verdim. O da bir problem çünkü içmiyor bir türlü. En son şırıngayla denedim. Onu bile ağzından çıkardı. Zor bela verdik. Doktor şuruplar uyku yapar dedi, fakat Arda bütün gece uyumadı. Ertesi gün kalktığımızda da çok fena değildi. Kakasını yaptı. O da normaldi. Yeşil filan da değildi. Normal rengi ve kıvamındaydı.

Oh iyileşiyor derken ben akşama doğru daha kötüleşmeye başladı. Doktoru aradım, banyo yaptırayım mı diye, yaptır iyi gelir dedi. Banyoya girdik. Ben de banyo suyunu biraz sıcak yaptım ki soğuğu atsın diye. Banyodan sonra hemen meme emip uyudu. Uyandığında ateşi çıkmıştı. Panikledim. Ne yapacağımı bilemedim. Ağlamaya başladım. İlk kez bebeğim hasta olmuştu ve görünüşe göre oldukça da kötü olmuştu. İki doktoru da aradım. Birisi, fitili, koltuk altından ölçüldüğünde ateşi 37.4 ü geçerse ver dedi. öbürü 38 i geçerse ver dedi. Baktım oynuyordu fakat 37.8, ile 37.9a çıktığı oluyordu. Ben riske atmak istemedim, fitil verdim. Babası aldı içeriye götürdü. Babannesiyle birlikte oyalamaya başladılar. Bu arada ben yatak odasında ağlıyordum. Kendimi suçluyordum.

Gece bir ara öksürüğüyle uyandım. Burnu çok doluydu. Serum fizyolojik sıktım. O kadar doluydu ki anlatamam. Yemyeşil balgam gibi kirler çıkıyordu. Yatırdım. Tekrar uyandığında yine doluydu. Onları da temizledim serum fizyolojik ile. Sonra bir baktım ateşi yine çıkmış. ölçtüm 38.1'di. Hemen yine fitil verdim. Düştü. Sabah kalktığında da fena değildi. Şuruplarını içirdim. Bu arada halsizlikte inliyordu. Babannesi ağlamaya başlayınca iyice strese girdim. Neyse ki sonra, 6 saat geçmiş olmasına rağmen ateşi çıkmadı. Biraz meme emdi ve uyudu. Şimdi huzurla uyuyor. Fakat daha ne olur bilmiyorum.  Çok korkuyorum ona birşey olur diye.


Bu fotoğrafı çok mutlu olarak çekmedim. İlk kötü anımızdı. İlerde bu bloğu okurken kendini görsün oğlum diye çektim. Umarım bir daha hiçbir zaman böyle bir fotoğrafı olmaz oğlumun, umarım bütün fotoğrafları hep gülerek olur. Hatta isterse arada sırada yaptığı gibi ters bakışlar atsın. Yeter ki hasta olmasın bebeğim.

Bu arada alttaki kareye bakarsanız, ilk gün hastanede hava verilirken, keyfinin pek de kaçık olmadığını görürsünüz. İki seans arasında molada Arda'yı oyalıyordum. Bana her zamanki gibi Agular yapıyordu. Ama ne zaman balgam sökücüyü kullanmaya başladım, çocuğun keyfi kaçtı, ağzı burnu balgam doldu. Çıkarınca rahatlıyordu ama her seferinde benim içim parçalanıyordu. Bebeğim benim, kim bilir ne kadar canı acıyordu. o tıkanıklık kim bilir kendini ne kadar kötü hissettiriyordu. Bitanecik oğlum



İşte uyuduğu an, huzurlu olduğu andı. O an ben de çok huzur doluyordum. Uyandığında hiçbirşeyinin kalmamış olmasını umut ediyordum. Fakat çok kısa uyuyordu ve ağlayarak uyanıyordu. Ve uyandığında hırıltılar, horultular geliyordu burnundan.

 Bu uyuyuşu ise epey uzun sürdü. Rahat, huzurlu uyudu. Yine iyileşmiştir diye umut ettim ama uyandırıp meme bile emziremedim. İstemiyor, itiyordu. Çok korkuyorum bu hastalık yüzünden memeyi bırakır diye. Canım oğlum. Sen hep iyi ol...


15 Ocak 2013 Salı

Baba-Oğul Aşkı

Eşim ilk zamanlarda çok fazla müdahale edemiyordu. Hatta kucağına almaya bile korkuyordu. Fakat Arda büyüdükçe, baba-oğul arasındaki aşk daha da pekişti. 

İlk karelerde gördüğünüz gibi, baba ya çok tedirgin, ya da risk almamak için Arda'ya yattığı yerden yanaşmış sadece. Fakat git gide, tedirginliği atıp, daha rahat tutmaya başladı oğlunu.









Babasının en çok hayalini kurduğu şeylerden biri gerçekleşti. İlk kez Galatasaray maçını seyrettiler bilikte.







Babamız artık oğlunu özgürce kucağına alabiliyor ve onunla oynayabiliyor. İlk kareye bakarsanız, Arda'nın da babasının kucağında kendini ne kadar güvende hissettiğini görebilirsiniz. İkinci karede de Arda Batu ile babası keyifli dakikalar geçirirken, zavallı anne, evde temizlik ve ütü yaparak hafta sonunu heba ediyor. Çok yazık. Sanırım git gide baba-oğul'un geçirdiği dakikalar daha keyifli hale gelirken, annenin dakikaları daha da keyifsizleşecek. Kim ister ki, oğlu ile vakit geçirmek yerine temizlik yapsın. Ama yapılması gereken işler. Malesef... Bu arada ikinci kare gördüğünüz baykuş şapka da Z&S Bakeshop sakinlerinin üretimi....



Aşağıdaki karelerde, Arda'nın babasıyla Paladyum gezmesinde yaşadığı aşka şahit oluyorsunuz. Artık etrafı incelemeye başlayan oğlum, arada bir kendisiyle direk iletişime geçilmesinden de pek memnun. Yılbaşı yeni geçtiğinden Palladium'da süslemeler hala yerlerini koruyor. Pek bir renkli, pek bir ışıklı. Arda gözünü onlardan alamıyor. Bu arada sağdan soldan geçenlerde, 'Maşallah', oğlumun gözlerine hayran olmadan duramıyor.


Annelik=Mutluluk!


Daha güzel bir mutluluk var mı dünyada? Asla Yok! Annelik gibi güzel bir duygu yok. Benim pamuğum yeni yeni huylar ediniyor her gün. İnatlaşma diye birşey başlattı mesela. Ben elini ağzından çektikçe o tekrar koyuyor. Bunu ya inadına yapıyor, ya da oyun sanıyor. Ama bir damla mı kızamaz insan. Canım oğlum benim. Dünyanın en tatlı şeyisin sen!



Bir de bugün ilk kez eliyle ayağını tuttu. Fakat malesef o anı ölümsüzleştiremedim. Fakat ölümsüzleştirebildiğim başka bir an ise aşağıda gördüğünüz pozisyon.


Bu iki karede de halamıza ziyarete gittiğimiz bir günden iki kare var. İlkinde gördüğünüz gibi kuzenlerinin ona ilgisine muhteşem karşılık veren, son derece enerjik oğlum Arda Batu var. İkinci kare ise Arda'nın çok enteresan uyuyuşlarından biri. Tabi Halasınnda güldü, eğlendi, kucaktan kucağa gezdi. Azıcık da yoruldu. Tam Arda'nın uyku saatine yakın da çıkalım dedik arabada uyusun.  Böylece bir daha uyutmak için uğraşmayız. Montunu giydirdik. Arabasına koyduk. Tabi ki ağlıyordu.Hava soğuk olduğundan babamız arabayı güvenliğin yakınına getirmek için önden çıktı. Arda Batu'nun ağlaması bu sırada şiddetle artıyordu. Sürekli kullandığımız 'beyaz ses kiti'nde bulunan uğultulardan birini çıkarmaya çalıştım ve 'vuuuuu' dedim. Bir saniyede uykuya geçti. Ben de şaşırdım. inanamadım salladım. Şapkasını indirdim uyanmadı. Epey derin bir uykuya dalmış. Hemen resmini çekip halasına da yolladım. Uyudu dedim. Tabi şaşırdı halası. Kim şaşırmaz ki bu uyuma modeline:)))



Diğer bir enteresan huyu ise yeni geliştirdiği yatıp dinlenme modeli. Arda Batu kucağımda yüzü salona karşı dönük oturuyordu. Ben de ellerinden tutuyordum, o da sallanıyordu. Daha sonra aşağıya doğru eğilmeye başladı. Ben de izin verdim çünkü ne yapacağını merak ettim. Bir de dizlerimin üstüne yatmasın mı, popoyu havaya dikip. İşte Arda'nın o enteresan pozisyonu. Var mı böyle bir yatış modeli? Meğer pamuğumun uykusu gelmiş. Sonra götürüp uyuttum. Melekler gibi uyudu. Yaşam kaynağım benim!





10 Ocak 2013 Perşembe

Arda Batu 4 Aylık!

Arda 4. ayını doldurdu ayın 5inde.Aynı gün rotavirüs ve karma aşıları yapıldı. Kilosu ve boyu ölçüldü. Boyu: 64 cm. Kilosu ise 8600dü. Doktor amcası son derece sağlıklı olduğuna kanaat getirdi ve ek gıda vermemezi söyledi.

İnanılması çok zor birşey. Daha dün gibiydi o minik erkek bana yumuk yumuk elleriyle bana dokundu. Elimi tuttu. Bana sarıldı. O günden beri  her anını kaydettim. Yaklaşık 6000 kare fotoğrafı var şimdiden. Ne kadar hızlı büyüyor inanılmaz. Önceleri uykusunda güldüğüne sevinirken, şimdi bana kahkahalar atıyor oğlum, Agu, bugu, vuuu gibi kendine özgü kelimelerle benimle sohbet ediyor. İşin ilginç yanı, ben ona değil, o bana dilini öğretti. O bana agu dedikçe ben de ona agu diyorum sonra kahkahalarla gülüyor. O Agular biliyorum ki birbirimize söylediğimiz sevgi sözcükleri. Büyüyünce belki içine kapanık olacak, belki beni sevdiğini söylemeyecek bile. Ama şimdi söylüyor. Her agusulyla 'canım annem', 'güzel annem' diyor. 'seni çok seviyorum' diyor bana. Ben de seni çok seviyorum annecim. Sen benim hayatımın anlamısın. Pamuğum, Tosunum, Boncuğum, Herşeyimsin!

4. ayımız çok zor bir aydı. İlk üç ayda son derece güzel bir uyku düzeni vardı Arda Batu'nun. sabah 8-8buçuk arası uyanıyordu. Sonra 10 ile 10.30 arasında uyuyordu ve sonra yine 12: 30' dan 5:30'a kadar ara arauyanmasına rağmen uyuyordu.

Fakat benim 1 Aralık'taki doğumgünümde bozulan düzen, arkasından Bursa'ya aile ziyaretine gitmemiz ve arkasından da dedemin vefatı üzerine İzmir'e gitmemiz ile tamamen bozuldu. Arda'nın şu an ne zaman uyuyacağını ve ne zaman uyanacağını malesef ben bile bilmiyorum. Ama yarından itibaren bir sıkıyönetim uygulamayı  düşünüyorum. O eski düzeni geri getirmeliyim. O şeklide hem bebeğim çok mutluydu, hem de biz  akşam dinlenebiliyorduk.


Arda'nın 4. ayından bazı kareler şöyle:











Oğlumla Fenerbahçe parkında tur attık.